Merhaba, biz bir ekibiz ve adımız PROJX.
Bize merhaba demek için;

[email protected] . +902123257300
 

Dijital Dönüşüm Sürecinde Sağlığın Evrimi

07 ocak 2021

Antik Yunan’da “tanrının eli” olarak tanımlanan doktorlar, bu unvanı Silikon Vadisi’ndeki robotlara mı kaptıracak?

Birleşmiş Milletler’in kayıtlarına göre 1960’ta bir insanın ortalama beklenen yaşam süresi 52,5 yılken, günümüzde bu süre 72,9 yıla çıktı. Beklenen yaşam süresi geçtiğimiz 50 yıl içerisinde 20 yıla yakın artarken eksponansiyel hızla artan teknolojik gelişmelerin önümüzdeki 50 yılda beklenen yaşam süresini daha da artıracağını düşünmek yanlış olmaz. Sağlığın belirteci olan beklenen ortalama yaşam süresi kadar, yaşam süresi boyunca herhangi bir sağlık problemi veya fiziksel aktivite kısıtı olmadan geçirilen sağlıklı yaşam yılı da büyük öneme sahip. Bu anlamda OECD’nin Health at a Glance: Europe 2018 raporu, Avrupa Birliği ülkelerinde beklenen ortalama yaşam süresinin yüzde 80’inin sağlıklı yaşam yılı olarak geçirileceğini belirtiyor. Artan yaşam süresinin hastalık yükünü de önemli ölçüde artıracağını söyleyebiliriz. Dünya Sağlık Örgütü’nün Hastalık Yükü Projeksiyonları raporuna göreyse kanser, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar gibi bulaşıcı olmayan hastalıkların mortalite nedenleri arasındaki oranı, 2015 yılıyla karşılaştırıldığında 2030 yılında dünya genelinde artış gösterecek. Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa bölgesinde de dünyanın geri kalanıyla paralel şekilde, kronik hastalıkların görülme sıklığı ve mortalite nedenleri arasındaki payı artış gösterecek.

Bu istatistiklerden yola çıkarsak, değişen demografi ve insanların değişen sağlık ihtiyaçlarının sağlığı dönüştürdüğünü belirtmek yanlış olmayacaktır. Her ne kadar kronik hastalıklar veya kanser gibi hastalıkların görülme sıklığı artacak olsa da, teknolojinin sunduğu ve sunacağı imkanlarla sağlığa erişimin artacağı, sağlığın dijital dönüşümüyle sunulan sağlık hizmetinin kalitesinin, hızının ve etkisinin değişeceğini söyleyebiliriz. 

Beklenen ortalama yaşam süresinin artışı doğrudan nüfus artışına sebep olacak. Nüfustaki bu artış, elbette sağlığı nasıl tanımladığımızdan sağlık hizmetlerini hastalara ve sağlıklı bireylere nasıl ulaştırabileceğimize kadar birçok açıdan perspektifimizi değiştirmemiz gerektiğini gösteriyor. Günümüz sağlık sisteminin ve tıbbının 25 yıl önceki düşünme biçimleriyle sürdürülebilir olmayacağı aşikar. Sağlık sisteminin dijital dönüşümü özümseyerek bu değişimi hızlandıracağını ve kolaylaştıracağını düşünüyoruz. Bu paradigma kaymasını dijital dönüşümle kurgulayarak geleceği daha etkili bir şekilde tasarlayabiliriz.

Geleceğin Hastanesi
Günümüz hastaneleri demografinin ve hastaların dönüşümünü göz önüne alarak bu dönüşüme ayak uydurabilmek için belli başlı değişiklikler yapmalı ve bu değişiklikler fiziksel değil, dijital olmalı. Nitekim günümüz hastaneleriyle teknolojik gelişmişlik düzeyimiz arasında bir uçurum olduğunu söyleyebiliriz. Hayatın her alanında dijital çözümler devreye alınırken, hasta merkezli olmayan tasarımlar haricinde hastanelerin, hastaların taleplerine ve ihtiyaçlarına dijital çözümler sunmakta geç kaldığını gözlemliyoruz. 21. yüzyılda sunduğumuz sağlık hizmetinin temelinde teknolojiyle güçlenmiş hasta olmalı. Bu anlamda atılacak birkaç adım ise şöyle:

Hastane ve sağlık personeli dijitalleşme sürecini tamamlamalı. Çok basit bir örnek verecek olursak, radyolojik görüntüler ve sonuçları çoğu hastanede kağıt ve CD gibi sürdürülebilir olmayan yollarla hastalara ulaştırılıyor. Zaten dijital olan bir veriyi hastaya dijital ortamda sunmamak, hastanın teknolojik tatmin seviyesini de düşürüyor. Oysa hastanın ikinci bir görüş almak için radyolojik görüntülerine her an her yerden erişebilmesi ihtiyacını mobil cihazlardan dahi erişilebilir şekilde dijital ortamda sunmalıyız. Gelecekte hastaneler arasında fark yaratacak olan, hastanenin ve sağlık personelinin dijitalleşme sürecini tamamlaması olacaktır.

Sunulan hizmet hasta ihtiyaçlarına göre belirlenmeli. Artan yaşlı nüfus ve kronik hastalıklar, hastaları hastane dışında tedavi ve takip edebilmemizi gerektirecek. Günümüzde hastanelerde tedavi gören hastaların yarısını ileride evde takip edebilecek şekilde hazırlık yapıyoruz. Merkezi büyük hastaneler, periferde bulunan poliklinik ağırlıklı ve kısa süreli bakım amaçlı 8-10 yataklı merkezler açıp hastaların büyük bir kısmını 1 gün merkezi hastanede stabilize ederek işlem sonrası hastayı dijital olarak evinde takip edeceğini öngörüyoruz. Özellikle üçüncü basamak olarak adlandırdığımız üniversite hastaneleri, eğitim ve araştırma hastaneleri ve özel dal hastanelerinin daha kompleks vakalar için yer açması gerekiyor. Yoğun bakım gibi kritik tedavi gerektiren hastalara daha fazla hizmet sunabilmesi için kronik hastalıklara sahip hastalarını hastane dışında takip edebileceği sistemlerin kurulması gerekecek. Giyilebilir sağlık teknolojileri ve teletıp tam olarak bu noktada devreye girerek hastanın evden monitörizasyonu ve mobil sağlık ekipleriyle, durumu daha kritik olan hastalara hastanelerin daha hızlı hizmet verebilmesini sağlayacak.

Hem hastalar hem de çalışanlar için daha etkili bir deneyim sunulmalı. Geleceğin hastanesinde zaman kaybına geçit yok. Hastalar şimdiden mobil uygulamalar ve web siteleri üzerinden tek tıkla randevu alabiliyor, doktorlarıyla mobil cihazları üzerinden görüntülü görüşme gerçekleştirebiliyor. Bir sonraki aşamada hastalar, tıpkı havalimanlarında kullandığımız mobil biniş kartları gibi hastaneye parmak izlerini okutarak giriş ve kayıt işlemlerini yapabilecek. Hastanın parmak izi kullanılarak kimliği teyit edilebilecek, tüm kişisel ve medikal bilgileri de doktorun ve sağlık personelinin önüne gelecek. Bilgi paylaşmanın kolaylaşması, beraberinde hastaya özelleştirilmiş bakım sunulmasını ve hasta odalarının da kişiselleştirilmesini sağlayacak. Hasta odalarının geniş ekranlar, hastanın kendi mobil cihazıyla uyumlu çalışacak uygulamalar ve evlerde kullandığımız sesli komutları algılayan akıllı asistanlarla donatılması planlanıyor. Hastanelerin hastaya özel bakım sunabilmesi hastanın tercihlerini, genetik kodlarını, yaşam tarzını, yaşadığı bölgeyi, finansal durumunu bilmesi ve hastayı sürece ortak etmesiyle sağlanabilir. Hem hastalar hem de çalışanlar için daha etkili bir deneyim sunmak içinse hastanın sadece vital bulguları gibi sağlık verilerini değil bütün yaşam verilerini entegre etmemiz gerekecek.

Sağlıkta Dijital Dönüşüm
Günümüzde insanların sağlık durumlarına yönelik bilgiye çok daha hızlı ulaştığını görüyoruz, dolayısıyla insanlar sağlık durumları hakkında çok daha bilinçliler. Tıbbi bilgi ve haberleri içeren WebMD’nin eski CEO’su David Schlanger 2015 yılında aylık 212 milyon tekil ziyaretçiye ve 4,12 milyar sayfa görüntülemesine ulaştığını belirtti. Bu bilinç, insanların bakım ve tedaviyi en ideal şekilde alması için sağlık sisteminin değişmesini zorunlu kıldı. Dijitalleşme hayatımızın her alanını hızla kaplarken sağlık sektörünün dijital dönüşümü de hızlı bir şekilde başladı.

Apple’ın yeni cihazı Apple Watch ile artık kalp ritim düzensizliği tespit edilebiliyor. Stanford University ile ortak yürütülen araştırmaya katılan 400 bin katılımcının kalp ritimlerinin incelenmesi sonucu, binde 5’inde (yaklaşık 2 bin kişide) kalp ritim düzensizliği tespit edildi. Kalp ritim düzensizliği tespit edilen kişilerin büyük bir kısmına doktorlar da aynı teşhisi koydu. Bu örnekten de anlaşıldığı üzere giyilebilir sağlık teknolojileri, hastalıkların erken teşhisi için büyük ve önemli bir rol oynamaya devam edecek.

Radyolojik incelemeler, patoloji tanıları, felçli hastaya müdahale gibi konularda doktorların hayatını kolaylaştıracak yapay zeka yazılımlarının rutin olarak kullanılacağı yakın gelecekte, doktorların klinik kararlarını şeffaf verilerle işleyeceğini ve her işlemde makine öğrenmesinin gelişeceğini, artık sadece doktor kararı ve doktorun merkezde olduğu sistemlerinse azalacağını söylemek mümkün.

İnsan Odaklı Bakım
Deneyim odaklı, hastayı merkeze koyan bakım sunmak için dijitalleşme tek başına mucizevi bir reçete sunamıyor. Bu noktada, hastaların maksimum düzeyde ve etkin bir şekilde tedavi süreçlerine katılımını desteklemek ve hastane işleyişinde karara dahil edilmesini sağlamak kritik önem taşıyor. Dolayısıyla merkezde her zaman insan olmalı. Dijital dönüşümün özümsenmesi için bütün doktorların, hemşirelerin, yardımcı sağlık personelinin ve hastaların sürece dahil olması gerekiyor. 

Bu anlamda Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları’nda Dijital Dönüşüm Ofisi kapsamında çeşitli uygulamalar hayata geçirdik ve yeni çözümler geliştirmeye devam ediyoruz. Örneğin hastaların sağlık kayıtlarına anlık ve dijital ortamdan ulaşabilmesi, sağlık süreçlerine daha hakim ve katılımcı olabilmeleri adına yeni bir platform için çalışıyoruz. Sağlık sistemlerinin geliştirilmesi ve kalitesinin iyileştirilmesi için hastaların geribildirimlerinin oldukça önemli olduğunu biliyoruz. Fiziksel olarak her hastayla bire bir görüşme yapılması oldukça büyük maliyet gerektirdiği ve zaman kaybı yarattığından, geribildirim toplama sürecini çoğunlukla dijital ortama kaydırdık. Hastalarımızla dijital platformlar aracılığıyla bağlantı kurabilmek dijital dönüşümün ilk aşaması oldu. Hastanedeki süreçlerin dijitalleşmesi, hastanenin otelcilik hizmetlerini geliştirmemizi ve dolayısıyla hasta memnuniyetini artırabilmemizi destekledi. Hastanın sağlık ihtiyaçları haricinde yemek, temizlik, bilgi teknolojileri hizmetleri gibi hasta deneyimini etkileyen kriterlerin dijital ortamda sürekli olarak takip edilebileceği bir sistem oluşturduk. Hastayı, hastanedeki sürecinde karar verici merciye yerleştirdik.

Katılımcı Sağlık
Hastalar artık sağlık süreçlerinde daha fazla kontrol ve daha fazla seçim hakkı istiyor. Doktorların bir yıl içerisinde hastalarıyla fiziksel olarak görüşebildikleri süre ne yazık ki çok sınırlı. Hastalar, hastalık süreçlerinin çoğunda kendi başlarına veya sağlık sunucularına erişimleri kısıtlı bir şekilde yaşıyor. Doktorun hastayla geçirdiği süreyi artıramıyorsak geçirdikleri süreyi daha efektif hale getirmeliyiz. Sağlıkta dijital dönüşümün en büyük getirilerinden biri de bu noktada öne çıkıyor: Hem hastanın hem hasta yakınlarının hem de sağlık hizmeti sunucularının sürece katılımı artıyor. Hastanın dijital ortamda verilerini paylaşabilmesi, doktorun veya sağlık profesyonelinin bu verilere göre hastaya zamanında ve gerekli bilgiyi daha hızlı ve kolay bir şekilde paylaşabilmesini sağlayacak. Hastaların sağlık hizmetlerine daha hızlı ve daha kolay bir şekilde ulaşmasını sağlayarak, bakım kalitesini artırarak, hastanelerin ve dolayısıyla doktorların daha etkili bir çalışma modeline geçişini sağlayacak. Hastaların sürece katılımları arttığı gibi, hastalar sağlık durumları hakkında daha bilinçli karar verebilecek. Aynı zamanda hastalar, mobil uygulamalar ve taşınabilir cihazlar ile alınan erken uyaranlarla hızlı aksiyon alabilecek. Tıptaki bu teknolojik yenilikler, gelişmekte olan ülkelerdeki hastalıklara tanı koymayı kolaylaştıracak önleyici tıbbın gelişmesine katkı sağlayacak.  

Vaka Analizi: Koç Healthcare
Bu gelişmeler ışığında Koç Healthcare mobil uygulamasını hayata geçirdik. Bu uygulamayla hastalarımız radyoloji, patoloji ve laboratuvar sonuçlarına ve tıbbi arşivlerine dilediği zaman ulaşabiliyor, sonuçlarından anlık bildirimlerle haberdar olabiliyor, ayrıca tüm ameliyat raporlarına ulaşabiliyor, sağlık personeliyle mesajlaşabiliyor, tek tuşla çağrı merkezimize bağlanabiliyor. Hem hastalarımızın hem de doktorlarımızın kullandığı elektronik sağlık kayıtları uygulamamızla hastalarımızın süreçlerinde daha katılımcı bir rol edinmesini amaçlıyoruz. Bu mobil uygulama sayesinde hastalarımız, doktorlarımızla aynı anda anlık olarak sonuçlarına erişebiliyor. Değer odaklı hizmet verme anlayışıyla bağlantılı olarak, hastalarımızın kendi sağlık verileri ve kayıtlarıyla güçlenmesini ve bilinçlenmesini sağlamak istiyoruz. 

Kişiselleştirilmiş Tıp 
Eski ilaç geliştirme teknolojisi hastalığın kendisini temel alırken, yeni teknolojiler hastayı temel alır. Hastalığı temel alan anlayış bir tedavi yönteminin ya da bir ilacın o tanıyı almış hastaların hepsini tedavi etme prensibini gözetir. Fakat bu, temelde iki sebepten dolayı doğru değildir: 

1) İnsanın genetik altyapısı hakkında derinlemesine bilgi sağlayan DNA gen diziliminizi 2007 yılında ortalama 10 milyon dolara öğrenebilirken, 2014’te bu fiyat 999 dolara kadar düştü. 7 yıl içinde 10 bin kat ucuzlayan bu inceleme, insanlara kişiselleştirilmiş tedavi seçeneklerinin ulaştırılmasını mümkün kılıyor. Genetik eğilimin söz konusu olduğu hastalıkların da bu inceleme sayesinde öğrenilebilmesi, hastalıkların erken teşhis ve tedavisi için doktorlarının elini güçlendiriyor. Teknoloji gün geçtikçe herkes için daha ulaşılabilir hale geliyor.

2) Dell EMC’nin raporuna göre, 2016 yılından beri sağlık verisi yüzde 876 oranında büyüdü. Hastaya ait kişisel sağlık verisinin toplanması, depolanması ve analizi de artarak devam ediyor. Bu büyük veri akışı sağlık hizmetlerini daha hızlı geliştireceğimizi ve kişiye özgü tedavi sunabileceğimizi gösteriyor.

Kişiselleştirilmiş tıp ile hayatımıza girecek yapay organ ve doku üretimi ise tıpta tedavisi bir zamanlar imkansız veya çok riskli olarak görülen hastalıkları tedavi edebilmemizi sağlayacak. Aynı zamanda tıbbi cihazların insan faktörünün kısıtlayıcı fonksiyonalitesinden kurtularak geliştirilmesi de mümkün olacak. Bugün, aynı tanıyı almış bütün hastalar için tek ilaç üretilmesinden, hastaların genomlarına göre kişiselleştirilmiş ilaç üretilmesine hiç olmadığı kadar yakınız.

Değişen Sağlık Paydaşları
Hastaların sağlıklarının korunması ve iyileştirilmesine ilişkin ihtiyaçları değişiyor ve sağlık sektörü oyuncularının da değişmesi gerekiyor. Uykuya dalamama veya gece boyunca uyuyamama hastalığı insomnianın konvansiyonel tedavi yöntemleri yanında, diğer bir tedavi yöntemi olan ve bilişsel davranışçı terapi kullanılarak hastaların uyku kalitelerini artırmayı amaçlayan mobil uygulama “Sleepio”nun, NHS tarafından geri ödeme kapsamına alınması bunun en temel göstergesi. Dijital terapilerin oldukça maliyetli olan standart tedavi yöntemlerinin yanında denenmesi, sağlık ekonomisinin her paydaşını etkileyecek bir karar olacak.

Dünyanın en büyük şirketlerinden biri Amazon’un, kişiselleştirilmiş dijital eczane için satın aldığı startup “PillPack” değişen sağlık paydaşlarının en geçerli örneklerinden biri. İlaç bitmek üzereyken otomatik olarak yeni ilaçları bize temin edebilecek online eczaneler sayesinde uzun yıllardır dijital dönüşümün yıkıcı etkilerine karşı bağışıklığı olan sağlık ve eczacılık sektörü, bu sefer Amazon’un etkisinden kurtulamayacak gibi görünüyor.
Peki hastaneler aralarına yeni katılan paydaşlardan neler öğrenebilir? Hastaların yıllardır toplanan verilerinin analizi sayesinde, hasta için bütün süreçler kolaylaştırılabilir ve seçenekler hazır hale getirilebilir. Bu sayede hastaların hastaneye bağlılığı sağlanabilir. Hastalar ileride hastaneye gittiklerinde klinik karar mekanizmaları, prosedürler, sağlık sigortası süreçleri gibi konularda önceden ve daha detaylı şekilde bilgilendirilebilirler.

Alternatif ve Tamamlayıcı Tıp
Hastalıklara sadece bakteri, virüs, mantar gibi vektörler değil genetiğimiz ve stres, sağlıksız beslenme, radyasyon gibi çevresel faktörler de yol açar. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil; bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir”.  Neden bu tanıma daha fazla odaklanmıyoruz? Sağlıklı beslenmenin ve hayatımızdaki stresi azaltmanın ilaç kullanmamak kadar önemli olduğunu düşünüyoruz. Bunun için 2017 yılında “İyileştir Kendini” mottosuyla hastalarımızın yanı sıra çalışanlarımızın fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlıklarına da katkıda bulunacak nitelikteki bütünsel yaklaşımları benimseyen Code Lotus projesini başlattık. Tamamlayıcı tıp ile hem yoğun stres altındaki çalışanlarımıza hem de hastalara yönelik tasarlanmış alternatif beslenme alışkanlıkları, mindfulness, farklı hastalık grupları için medikal yoga ve pilates dersleriyle tıbbi iyileşmeye destek olacak programlar sunuyoruz. Code Lotus merkezinin yanı sıra, hastalarımızın iyilik hali kayıtlarının tutulması ve aldıkları tedavilerle korelasyonunun sağlanması için de yatırım yapmayı planlıyoruz. Bu kapsamda, hastalarımızın dijital ortamda günlük olarak uyku, ruh hali, iştah, fiziksel hareket gibi parametrelerini değerlendirecek ve aldıkları ilaçlara göre bu parametrelerin nasıl değiştiğini inceleyecek bir yazılım üzerine çalışıyoruz. Bu sayede hastalarımızın tam iyilik halini sağlamayı planlıyoruz. Mobil akut tedavi ekiplerimizle, dijital olarak takip edeceğimiz parametrelere göre hastaların taburcu edilme sonrası bakım, diyet, mindfulness, rehabilitasyon ve egzersiz gibi ihtiyaçlarını hızlı bir şekilde evde çözmeyi planlıyoruz. Dijitalleşmenin sadece modern tıpta değil, alternatif tıpta da yeni kapılar açacağını düşünüyoruz.

İnsan Faktörünün Önemi
Antik Yunan’da “tanrının eli” olarak tanımlanan doktorlar, bu unvanı Silikon Vadisi’ndeki robotlara mı kaptıracak? Bu kritik soruyu, insan doğası gereği çok basit bir şekilde cevaplayabiliriz: Hayır, insan dokunuşunun önemi bunu engelleyecek.

Dünyadaki birçok hastane verimlilik sağlamak adına, sağlık personelinin yapmakta olduğu ilaç veya yemek servisi gibi monotonlaşmış süreçlerin robotlar tarafından yapıldığı bir düzene geçiyor. Doktorun hastasıyla kurduğu güven ilişkisini ve iletişimi bir robotun kurması pek kolay olmayacak. Aynı şekilde, yapay zekanın ileride radyoloji, patoloji, dermatoloji gibi ağırlıkla görüntüler üzerinden şablon tanıma üzerine kurulu branşlarda çalışan doktorların yerine geçeceği sıklıkla dile getiriliyor. Stanford University School of Medicine’ın 2017 Sağlık Trendleri Raporu, derin öğrenme algoritmasının cilt kanserinin teşhisinde aynı hastanedeki dermatologlar kadar başarılı olduğunu ortaya koyuyor. Yapay zekanın doktorları işsiz bırakacağını değil, yapay zeka teknolojisini kullanan doktorların kullanmayanlara göre daha başarılı olacağını söyleyebiliriz. Otomatizasyon ve standardizasyon sağlayacak bu düzenin tıbbın insani yanını körelteceğini düşünüyoruz. Stanford University School of Medicine’dan profesör Abraham Verghese’nin dediği gibi, “Önümüzdeki 10 yılın tıp alanındaki en önemli buluşu, insan elinin gücü olacak.”  

Özetle
Sorun

Günümüz sağlık sistemi, 25 yıl önceki teknoloji ve düşünme biçimiyle sürdürülebilir olmayacak. Hastalar artık sağlık süreçlerinde daha fazla kontrol ve daha fazla seçim hakkı istiyor.

Neden Oluyor?
Nüfus ve hastalık yükünün artması ve insanların sağlık ihtiyaçlarının değişmesi nedeniyle sağlık sisteminin baştan kurgulanması gerekiyor. Hastaneler ile teknolojik gelişmişlik düzeyimiz arasında bir uçurum bulunuyor.

Çözüm
Hastaneler ve sağlık çalışanları, dijital dönüşümü özümseyerek sağlık sisteminin değişimine ayak uydurabilir. 21. yüzyılda sunulan sağlık hizmetinin temelinde teknolojiyle güçlenmiş hasta olmalı. Sağlığın dijital dönüşümüyle sunulan sağlık hizmetinin kalitesi, hızı ve etkisi değişecek.

HBRTürkiye