Merhaba, biz bir ekibiz ve adımız PROJX.
Bize merhaba demek için;

[email protected] . +902123257300
 

Teknoloji Odaklı Ekonomi Modeli: Dijital Dönüşüm ve Gelecek

05 ağustos 2024
marka kimliği nasıl üretirlir

Dijital teknolojiler geleceğin ekonomi modelini yeniden şekillendiriyor. Yani teknoloji, ekonomiyi dönüştürüyor. Bu dönüşümün farkında olmak ve değişimi yakalamak için “Teknoloji Odaklı Ekonomi Modeli”nin ne olduğuna birlikte bakalım.

Sözü edilen ekonomi modeli aslında teknolojinin gücüyle ekonomik büyümeyi ve verimliliği artırmayı hedefleyen bir modeldir ve dijital altyapılar, yapay zekâ, blok zinciri ve nesnelerin interneti (IoT) gibi teknolojiler bu modelin merkezinde yer alıyor. Bilindiği üzere ekonominin sürdürülebilirliği her dönem önemlidir ve ekonomik büyüme için ülkeler bu sürdürülebilirliği sağlayacak yenilikleri takip eder. Bu noktada farklı strateji planları ve yol haritaları devletler, kurum ve kuruluşlar tarafından oluşturulur. Özellikte Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin, bu gelişmeleri doğru takip edip doğru stratejik hamleler yapması bu alanda yatırımların artması demektir.

Teknoloji odaklı ekonomi modeline uygun stratejilerin belirlenmesi de dört önemli maddeden oluşur:

  1. İnovasyon ve teknoloji: Öncelikle yeni nesil teknolojilerin geliştirilmesi ve bu teknolojilerin benimsenmesi gerekir.
  2. Dijital altyapı: Güçlü ve güvenilir bir altyapının tüm dijitalleşmeyi destekleyebilmesi gerekir.
  3. Verimlilik artışı: Tasarlanan ve geliştirilen teknolojilerin kamu sektöründen üniversitelere değin iş süreçlerinde verimliliği artırması sağlanmalıdır.
  4. Ekonomik büyüme: Tüm bu maddelerin gerçekleşmesi sonucunda teknoloji, sürdürülebilir ekonomik büyümeyi hedefleyen Teknoloji Odaklı Ekonomi Modelini sağlayacaktır.

Teknoloji Odaklı Ekonomi Modeli aslında ülkelerin rekabet gücünü artırır, yeni iş fırsatları yaratır ve yaşam kalitesini yükseltir. Teknolojinin etkin kullanımı ile daha sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik model oluşturmak söz konusudur ve yapay zekâ teknolojileri, analitik bilgiler, çözümlemeler, otomasyon, makine ve dil öğrenimi gibi çeşitli konular işletmelere, kamu kurumlarına, özel sektöre ve topluma yeni ve farklı fırsatlar sunar. Öyle ki yapay zekâ pazarının, 2030 yılında 825 milyar ABD dolarından fazla olması bekleniyor. Bu rakam teknoloji devi Apple’ın yıllık satış gelirinin iki katından fazla.

Büyük bir pazar payına sahip yapay zekâ sektöründe farklı pek çok iş kolunun değişimler geçirmesi kaçınılmaz olacaktır. Aşağıdaki grafikte teknoloji odaklı bir ekonomi modelinde farklı sektörlere yapılan yatırımlar ve bu sektörlerin büyüme potansiyelleri belirtiliyor. Mavi satırlar, sektörlere yapılan yatırımları gösterirken sektörlerin büyüme potansiyeli kesik yeşil çizgilerle ifade edilmiştir. Kısacası, teknoloji odaklı bir ekonomi modelinin başarılı olabilmesi için stratejik sektörlere yapılacak yatırımların önemi ve bu yatırımların potansiyel getirileri göz ardı edilmemelidir.

Değişimlere ayak uyduranlar, teknoloji odaklı ekonomi modelinde oyun kurucu olabilecek. Dijital dönüşümün takip edilmesiyle dijitalleşmenin iş yetkinliklerine ve iş modellerine artı sağladığı söylenebilir çünkü dijital dönüşüm süreçlerini hızlandıran kurumların müşteri hizmetlerinin iyileşmeye başladığı görülüyor. Bununla birlikte pazardaki paylarının da genişlediği gözlemleniyor. Bu durumda teknoloji odaklı ekonomi modeline yönelmekle hem kurumların hem de uzun vadede ülkelerin avantajlı olması kaçınılmazdır. Çünkü 2027 yılına kadar küresel dijital dönüşüm harcamalarının 3,9 trilyon ABD dolarına ulaşacağı tahmin edilmektedir.

marka kimliği nasıl üretirlir

Pazarın giderek önem kazanması yapay zekâ teknolojilerini ilgilendiren her alanda yeni rekabet ortamlarını da doğuruyor. Yapay zekâ teknolojilerinin belkemiği olan çip üretiminde söz sahibi olabilmek için ülkeler bu alana yatırımlar yapıyor, çip üretim tesisleri kuruyor. Örneğin, Kore Cumhuriyeti 19 milyar dolarlık bir teşvik paketiyle çip sektöründe adından söz ettirmek istiyor.

Ayrıca Kore, çıkardığı büyük teknoloji markalarıyla da teknoloji odaklı ekonomi modeline yön veriyor. Örneğin, Samsung firması bu yılın ikinci çeyreğinde 53 milyar dolardan fazla satış yaparak ülkesinin ekonomisi için önemli bir gelir elde etmiş oldu. böyleyken bir kalkınma hamlesi olarak Kore Cumhuriyeti’ni yakından incelemek Türkiye’nin de dijital ekonomideki bağlamını değerlendirmek için önemli olabilir.

Yatırımların, teknoloji tabanlı firmaların, girişimcilerin ve yenilikçi projelerin devlet tarafından desteklenmesi ülkemiz için bir artıdır. Teşviklerin katkısı göz ardı edilemez. Öyle ki Türkiye'de 2000 yılında beş olan yapay zekâ ürünleri geliştiren firma sayısının 2023'te 1012'ye, 2024’ün ilk yarısında ise 1195’e yükseldiği biliniyor. Bu bağlamda Türkiye’nin dijital ekonomi konusunda kendisini geliştirdiği ve iş istihdamlarında da mühendislik ile bilgi ve iletişim teknolojileri bölümlerinden mezun olanların giderek daha önemli bir hale geldiği söylenebilir.

Küresel rekabette ülkemiz elinde potansiyeli yüksek genç bir kuşak bulunduruyor, bu durum da bölgede lider olma potansiyelimizi artırmaktadır. Stratejiler ve politikalar geliştirerek bu avantajı kullanmamız gerekir. Bu doğrultuda gençlerin teknoloji yetkinliği artırılmalıdır ve dijital okuryazarlığa yönelik programlar düzenlenmelidir. Türkiye'nin teknoloji odaklı ekonomi modeline geçiş sürecinde attığı adımlar, gelecekte daha sürdürülebilir ve rekabetçi bir ekonomi yaratma potansiyelini bize altın tepside sunacaktır. Küresel ekonomide ülkelerin yerini belirleyecek ve sürdürülebilir büyüme için kritik rol oynayacak bu modeli özümsemek ve firmalarımızı, kurumlarımızı, eğitim sistemimizi ve kendi bakış açılarımızı değiştirmek için şimdi harekete geçme zamanıdır!

R. Erdem Erkul
HBR Türkiye