Merhaba, biz bir ekibiz ve adımız PROJX.
Bize merhaba demek için;

[email protected] . +902123257300
 

Kavramsal Tasarım Pratikleri ile Gelenekten Geleceğe

19 temmuz 2021

Tasarım denince birçoğumuzun aklına iç mekan/sahne tasarımı, moda tasarımı, endüstriyel tasarım, grafik tasarım gibi zihnimizde görsel yansımalarla karşılık bulan disiplinler geliyor. Bu disiplinler altında faaliyet gösteren kişiler tasarımlarının görsel yansımasının kullanışlılık, dayanıklılık gibi faktörlerden daha öncelikli olmadığını vurgulayacaktır ancak tasarladığınız şeyin ne olursa olsun uygulanabilir, kullanılabilir ve geliştirilebilir olması için "görünür" olması gerekiyor.

Bu disiplinler özelinde ele alındığında tasarımın doğal olarak gözle görülebilir, parmakla işaret edilebilir fiziksel yansımalarla sonuçlanan bir süreç olduğu fikrine kapılmak mümkün. Fakat görünür düzlemden görünmez düzleme, nesnelerden süreçlere ve sistemlere geçtiğimizde bunların da birer tasarım ürünü olduğunun farkına varamıyoruz. Tasarımı görsel form ve desenlerin ortaya koyulmasından ibaret bir faaliyet olarak değerlendiriyor, nesnel bir çıktıyla sonlanmayan tasarım çalışmalarını görmezden geliyoruz. Zira bir binanın ya da bir elbisenin nihai halini almadan önce kağıt üzerine çizilen resimlerden fiziksel modellere uzanan yolculuğunu kabaca hayal etmek güç değil. Fakat birden fazla insan ve/veya nesnenin bir araya gelmesiyle oluşan bir sistemi hayal etmeye çalıştığımızda sistem öğelerinin fiziksel biçimleri önemsizleşiyor: Örneğin, toplu taşıma sisteminin nasıl çalıştığını bilmeyen birine bir bilet ya da tren resmi ile anlatabilir misiniz?

Elbette hayır. Bağlamımız sistem katmanı olduğunda odağımız sistem elemanlarının biçimlerinden birbirleriyle olan bağıntı ve ilişkilerine, dolayısıyla ihtiyacımız da resmetme eyleminden modelleme eylemine dönüşüyor. Bir toplu taşıma sistemi için hepimizin aklında farklı bir model yansıması canlanıyor olabilir ama eminim ki hepsinde taşıtlar, duraklar, bilet gişeleri, turnikeler gibi fiziksel sistem elemanları ile zaman planları, ücretler, rotalar gibi soyut kavramlar yer alıyordur. Sistemin kullanıcısı olan insanın kurguladığımız model üzerindeki yansımasıysa manken ya da çöp adam gibi fiziksel görünüm bağlamında değil, sistemin içinde aldığı yolcu rolü bağlamında olacaktır. Fiziksel form ve ebadı değil, sistemle girdiği etkileşimin niteliği önemlidir.

Bu noktada haklı olarak bunları düşünmemizin gerekli olmadığını, şehir planlamacılığı, ulaşım mühendisliği gibi tam olarak bunları kurgulamak için var olan meslekler olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Çünkü toplu taşıma, üretim bandı, tedarik zinciri gibi sistemler özel uzmanlığı ve tecrübesi olmayan kişilere emanet edilemeyecek kadar yüksek maliyetli çalışanlardan oluşurlar ve defalarca uygulanmış, çalıştığı kanıtlanmış, geleneksel şablonlara göre inşa edilirler. Ancak temeli çoğunlukla 2. Endüstri Devrimi sonrasındaki gelişmelere dayanan bu şablonlar faydalı ve kullanışlı olmakla birlikte 4. Endüstri Devrimini geride bırakmış günümüz dünyası için yeterli değildir. Yeni teknolojinin beraberinde getirdiği potansiyel sorun ve çözümlerin keşfi için uygulayıcı yaklaşımlar değil, yaratıcı yaklaşımlar gerekir. Sinyal alıcısının vericiyle nasıl konuştuğu bir mühendislik konusudur fakat ne konuşacağını belirlemek bir tasarım faaliyetidir. Organizasyonunuzun etkinliğini arttırmak için işe alım yapabilirsiniz fakat verimliliğini arttırmak için yapmanız gereken şey yine tasarımdır. Bir şeyi tasarlayabilmenin anahtarı da onu görselleştirmektir. Elbette her sistemi şematize etmek organizasyon hiyerarşisi kadar basit değildir fakat bir organizasyon şemasını meydana getiren kutu ve oklardan çok daha fazlasını gerektirmez. Bu noktada, soyut olanı görünür kılmak için uygulanabilecek birkaç kavramsal tasarım yönteminden bahsetmek isterim.

Bağlam Şeması (Context Diagram)
Bir sistem tasarımı projesinin erken aşamasında kullanılan, oldukça az detaylı fakat büyük resmi görmeyi ve anlamayı kolaylaştıran modellerdir. Sistem aktörlerini ve aralarındaki veri yahut meta akışını ortaya koymak, sistemin kapsamını ve çalışma biçimini tanımlamak için kullanılır. 0. seviye veri akış çizelgesinin diğer adıdır.

bağlam şeması

Veri Akış Çizelgesi (Data Flow Diagram)
Bağlam şemasının detaylandırılmasıyla veri akış çizelgeleri oluşur. Bağlam şemasında tek bir öğe ile temsil edilen sistemi, altında çalışan süreçler detayında modellemek için kullanılır.

Yukarıdaki şemada restoran öğesinin yemek siparişi, raporlama ve ürün tedariği süreçlerini ve sipariş aksiyonunun depolama ve raporlama sistemleri ile arasında nasıl ilişkiler olduğunu görüyoruz. Daha fazla detaya inmek gerektiğinde mühendislik yetkinliklerinin devreye girmesi gerekir ancak sistemi değerlendirmek, hakkında konuşabilmek, üçüncü kişilere aktarabilmek için kavramsal tasarımını bu seviyeye kadar getirmek genellikle yeterli olacaktır.

Akış Şeması (Flowchart)
Bir sistem içindeki süreçlerin öncüllük-ardıllık ve koşul ilişkilerini ortaya koymak için kullanılır. Aksiyon, girdi, koşul gibi farklı öğeleri temsil etmek için geliştirilen UML (unified markup language) ile oluşturulur. Sistemin mimari yapısından çok arkasında yatan çalışma mantığına odaklı bir şemadır.

Yukarıda bir kısa dönem araç kiralama uygulamasının akış diyagramından kesit görüyoruz. Şemayı incelediğimizde araç seçiminden ödeme adımına geçmek için kullanıcının sistemde oturum açmış olması, profilinin seçtiği aracı kiralamaya uygun olması gibi koşulları (beyaz renkli bölümler) karşılaması gerektiğini ve karşılamadığı durumda sistemin kullanıcıyı nasıl bilgilendireceğini (kırmızı paralelogramlar) kolaylıkla anlayabiliyoruz.

Kavramsal tasarım için kullanılan araçlar elbette bu örneklerle sınırlı değil. Zihin haritası gibi basit çizelgelerden ERD (entity-relationship diagram) gibi teknik dokümanlara uzanan çok geniş bir seçki söz konusu. Bilgi ve veri akışı tasarımının biçim ve desenlerden çok daha ön planda olduğu günümüz dünyasında değer üretmek için, işimiz her ne olursa olsun kavramsal tasarım yöntem ve araçlarını daha sık ve etkin kullanmaya ihtiyacımız var. İnternet sayesinde herkesin ve her şeyin birbirine bağlı olduğu günümüzde değer yaratmanın en etkin yolu yeni sistemler üretmektir. Bunu yapabilmek içinse var olan şablonlara hakim olmak kadar yenilerini üretebiliyor olmak gereklidir. Kavramsal tasarım ve modelleme artık özel bir yetenek olmaktan çıkıp herkes için bir gereksinim haline gelmiş durumda. Zira konunuz tıp ya da eğitim gibi köklü gelenekleri olan bir disiplin bile olsa, dijital olanakları kullanarak bir değer yaratmak için ilk yapılması gereken şey bir doktor ya da öğretmenin zihnindeki şablonları modellemek olacaktır. Çünkü geleceği birlikte inşa etmenin yolu görünmeyeni görünür kılmaktan, tasarım bilincini form ve desenlerin ötesine taşımaktan geçiyor.

HBRTürkiye - Alper Gökalp